Saygıdeğer meslektaşlarım;
TUS süreci hepimiz için bir kabus olmuştur, en azından benim için öyleydi. Diğer birçok hekim meslektaşım gibi ben de TUS süreci boyunca birçok hata yaptım. Önce sıfırdan başlamak gerektiğini düşündüğüm için temel derslerden anatomi ile başladım, baktım 1 gün sonra unutuyorum, öğrenemiyorum ben de ders değiştirdim. Ancak yine öğrenemiyordum çünkü kitaplar asla öğretme amaçlı değil ‘’soru tutturma’’ amaçlıydı. ‘’ Ne güzel işte soru tutturuyor ‘’ diyebilirsiniz ama önemli olanın ‘’soru tutturma’’ değil de ‘’soru yaptırma’’ olduğunu textbooklara bakınca anladım. Baktığım 3000 sayfalık textbooklar da her soruyu tutturuyordu hatta konuyu da sıfırdan anlatıyordu ama her biri ‘’3000 sayfa’’ydı. Hepiniz duymuşssunuzdur bol tekrar gerekli diye, evet gerekli ama 3000 sayfalık textbookları veya her biri en az 500 sayfa olan TUS kitaplarını nasıl tekrar edicektim kara kara düşünüyordum.
Kitaplardan bu sürecin yürümeyeceğini farkettim çünkü kitaplardan konuyu anlayamıyordum. Mesela ‘’inflamasyon’’ konusunu okuyorum, kitapta henüz inflamasyonun tanımını, ne olduğunu söylemeden inflamasyon ilişkili hastalıkları anlatıyor. Bu, öğrenmeyi inanılmaz zorlaştıran bir yaklaşımdı. Ben de dershanenin video derslerini dinlemeye geçtim ancak maalesef onlarda da aynı, yine soru tutturma amaçlı anlatılıyor ve konu asla öğretilmiyor. İnflamasyonun henüz tanımını, ne olduğunu bilmeden inflamasyon yapan hastalıkları ezberlerken buluyordum kendimi. Ve haliyle konunun mantığını anlamadığım için sorularını da yapamıyordum. Ezberlediklerim de zaten 2 gün sonra unutuluyordu.
Sonrasında textbooklara bakmaya karar verdim. İlk başlarda gayet iyi gidiyordu, çünkü textbooklar konuyu sıfırdan anlatıyordu ve en azından inflamasyonun tanımını yapıyorlardı:) . Ancak 3000 sayfalık textbookları çalışmak şimdi nerden baksam mantıksız bir kararmış diyorum çünkü 3000 sayfayı sadece anlayarak okusam bile asla 1 seneden önce bitmeyecekti.
Texbookların yetişmeyeceğini ve tekrar etmenin de imkansızı olduğunu farkedince ben de TUS kitaplarına geri döndüm. Ancak orada da şunu farkettim. TUS kitapları aynı konuları farklı kitaplarda benzer şekilde anlatıyorlardı. Örnek vermek gerekirse dahiliyedeki kardiyolojiyle patolojideki kardiyoloji ufak farklılıklar haricinde neredeyse birebir aynıydı. Bu da öğrenmeyi aşırı zorlaştıran bir yaklaşımdı. Çünkü beynimde bir kez şekillendirdiğim, zihin haritalarını oluşturduğum bir konu, başka bir derste ufak farklılıklarla tekrar anlatıldığında o zihin haritası yıkılıyor yerine yenisini inşa etmem gerekiyordu.
Bu kadar hatadan sonra şunu anladım. Çalışacağım kitaplar ne textbooklar kadar uzun olmalı, ne TUS kitapları gibi ezber mantığında olmalı, ne de aynı konuyu farklı kitaplarda anlatıp bana bilgi yükü oluşturmalı.
Ben de TUS’a 1 ay kala kendime sistematik, düzenli ve entegre yani bir konunun diğer derslerdeki konularını da içeren şekilde notlar hazırlamaya başladım. Sınava girene kadar 15 sayfa hazırlamıştım. Entegre olduğu için beynim bağlantıları çok kolay kuruyor ve mekanizmayı yani patofizyolojiyi de yazdığım için o bilgileri asla unutmuyordum.
Ve o TUS’ta bu hazırladığım 15 sayfadan 4 tane soru çıktı. Ve şaşırtıcı olan o 4 soruyu tutturmam değil benim bu 4 sorunun hepsini doğru ‘’yapmam’’ oldu. Başarmıştım, hem soruyu tutturuyordum hem daha da önemlisi notlarım entegre ve sayfa sayım az olduğu için kolay öğreniyor ve soruyu yapıyordum.
Başardığımı görünce bu not hazırlama işi hoşuma gitti ve devam edip acillerde istemediği koşullarda çalışmak zorunda kalan doktor meslektaşlarım için meslek etiği gereği tüm dersleri çıkarmayı ve onların hizmetine sunmayı kendime görev edindim.